Sürdürülebilirlik Kavramı | Sürdürülebilirlik ve Sanat İlişkisi

Sürdürülebilirlik kavramı, son zamanlarda karşımıza çıkan kavramların başında gelmektedir. Teknolojinin ilerlemesi ile hayatımızdaki giren olumsuzluklar, hızlı tüketimin artması, var olan kaynakların hızlıca tükenmesi günümüzün en önemli sorunlarındandır. 

Bu sorun siyasi, ekonomik ve kültürel olarak çeşitli kurumların  içerisinde kendine yer bulmaktadır. Bilinçsizce tüketim sonrası başlıca kurum ve kuruluşlar çeşitli kampanyalar ve sosyal sorumluluk projeleri yürütmektedir. Bu projelerin en başında sürdürülebilirlik yer almaktadır. 

Yazımıza devam etmeden önce, Servet Tosun’un eserlerini incelemek için hemen tıklayın!

Sürdürülebilirlik Kavramı

Sürdürülebilirlik kavramı, bugünün kaynaklarını kullanırken düzenli ve bilinçli kullanıp gelecek nesillerin kaynaklarına saygı duymak olarak yorumlanabilir.

Hem gelecek nesillerin öz yaşam kaynaklarını korumak ve saygı duymak hem de içinde bulunduğumuz şartların öz kaynaklarını düzenli bir şekilde kullanma geleneğini toplumda gelenek haline getirme çabasıdır.

Genel anlamda bakıldığında sürdürülebilirlik israfı engelleme olarak da tanımlanabilir. Var olanı bilinçlice kullanmak, ömrünü tüketmiş olan nesnelerin kimliklerini değiştirerek o nesnelere yeniden hayat vererek tekrar hayata bağlama olarak düşünülebilir. 

Bu mantıkla sürdürülebilirlik kavramı hem çevresel hem de ekonomik olarak birçok alanı kapsamaktadır. Görünen ve hissedilen her anı sürdürülebilirlik penceresinden ele alındığında sürdürülebilirlik, gelip geçici ya da anlık davranış olmaktan çıkıp kalıcı bir davranış olarak zihinlere kazınabilir.  

Sürdürülebilirlik, ekonomik ya da siyasi bir bakış çerçevesinden öte çevreye, aileye ve bireye doğru bir yolculuk ile toplumun her kesimine hitap edecek bir duruma gelmelidir. 

Toplumun her kademesi aynı zihniyet ile çalıştığında değişim başlayacaktır. Bu değişime sınıf farkı ya da herhangi toplumsal statü ayrımı yapmaksızın toplumun geneline uyarlandığında gerçek değişim kendini gösterecektir.

1960’lı yıllarla birlikte değişimlerin hızlı arttığı, toplumsal değişmeler yanında sanatta da birtakım yeniliklere gidildiği gözlemlenmektedir.

Değişen dünya, gelişen teknoloji yaşamımızın her alanında bizi yenilenmeye doğru itmektedir. İnsanların yaşam biçimleri, dünyaya bakışları yeni oluşmakta olan dünyaya göre değişmektedir.

1960 öncesine kadar doğa, sanatın konusu sayılmıştır ancak 60’lı yıllar sonrası doğal çevrenin tahrip edilmesi, çevre kirliliğinin neden olduğu sorunlar; sanata doğanın içinde bulunduğu mevcut tehlikeler konusunda toplumları bilgilendirme ve bilinçlendirme görevi rolünü yüklemiştir. 

Sorunlar karşısında toplumların tepkileri, sanatta doğa yaklaşımını etkilemiştir. Sanatçılar doğa karşısında kendilerini sorgulayıp, endüstriyel dönemin istila ve sömürü fikirleri karşısında toplumsal farkındalık oluşturmaya çalışmışlardır.

Çevreye olan duyarlılıklarını sanatsal dil aracılığı ile yansıtan sanatçı eylemleri kavramsal sanat içerisinde tanımlayabileceğimiz bu hareketler arasında yer almaktadır. 

Sürdürülebilirlik ve Sanat

Land Art, Yeryüzü Sanatı, Çevresel Sanat, Ekolojik Sanat gibi başlıklar altında tanımlanan 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıkan doğaya duyarlı yeni bir bakış açısını da ortaya koymuştur (Saygı, 2016: 7).

İçinde bulunduğumuz yüzyılın ilk çeyreğinde insan eliyle dünyanın bu hale gelmesi, sürdürülebilirlik ve ekolojik yaşam anlayışını dünyada oldukça önemli bir sorun haline getirmiştir (Ateşgüneş, 2016: 127). 

Bu sorunların çözülmesi için sanatında her alanda sürdürülebilinir ölçekte geliştirilmesi bakımından çevre dostu bir metodolojiye odaklanan Ekolojik Sanat, çevre sorunlarına vurgu yaparak, bir çağdaş sanat hareketi olarak ortaya çıkmıştır. İşbirlikçi çalışmaları ve çözüm odaklı bu sanat hareketi genellikle doğayı korumayı ve gözetmeyi merkezine alan mesajları içermektedir (Çınar, 2019:205).

Sürdürülebilirlik Ne Demek?

 “Sürdürülebilirlik, temelde ekoloji ve ekolojik sistemlerin fonksiyonlarını, süreçlerini ve üretkenliğini gelecekte de devam ettirebilme yeteneği olarak algılanmaktadır. (Chapin, Torn ve Tateno, 1996, s. 1017).

Sosyal açıdan sürdürülebilirlik, bugünkü insan neslinin ihtiyaçlarını gelecek kuşakların ihtiyaç karşılama olanaklarını zedelemeden karşılamak olarak ifade edilebilir” (United Nations [UN], s. 2008)şeklinde farklı tanımlamalar yapılmıştır.

Sürdürülebilir Sanat

Fowkes (2012)’e göre sürdürülebilir sanat; çalışmalarında sürdürülebilirlik temasını kullanan sanatçıları kapsayan, spesifik bir sanat hareketidir.

Sanatçılar tarafından sanat hareketi olarak başlayan ve sürdürülebilir kaynakların sanatın konusu olmaktan öte insanın doğa aracılığı ile sanat kavramında kendini ifade edebilmesi ve varlığını devam ettirebilmesi için de doğayla arasındaki uyumun korunması çözüm önerilerinin bir diğer yönü olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Yani sürdürülebilir sanat, çevre bilincinin yerleştirilmesi ile sınırlı olmayıp sosyal alanlarda kalıcı olmayı da hedeflemektedir. Bu şekilde sanatın sürdürülebilirliği sağlanabilecektir.

20.yüzyılın ikinci yarısında olumsuz etkileri daha çok hissedilmeye başlanan endüstriyel gelişmenin ve teknolojik hızın tehlikeli boyutlarını düşünmeye çağıran “Arazi Sanatı”, doğayı görünür kılan, doğaya dair bilinç uyandırmaya amaçlayan, teknoloji karşısında doğayı kutsayan bir yaklaşımın üründür (Antmen, 2014). Bu konuda birçok sanatçı eserler ortaya koymaktadır.

Spiral Jetty (Spiral Dalgakıran), Robert Smithson, 1969-1970

Kavramsal Sanat’ın Etkisi

Kavramsal sanatla birlikte düşüncenin ön plana çıkması, ortaya çıkan olumsuz durumlara tepki olarak sanatçılar görüşlerini ve düşüncelerini aktarmak için çeşitli yollara başvurmuşlardır. 

Bu tepkiler sonucunda Lant Art, Çevresel Sanat, Ekolojik Sanat gibi akımların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Burada düşünülmesi gereken konulardan biri de arazi sanatı ile çalışma üreten sanatçının sürdürülebilirlik kavramını ne derece bildiği ya da sürdürülebilirlik çerçevesi içerinde bilinçli olarak mı bu çalışmaları yaptığı sorusudur.

Kübizmin en büyük sanatçılarından olan Picasso’nun tuval ve boya haricinde eserlerinde gazete, muşamba ve kutu  gibi malzemeler kullanarak eserler ürettiği bilinmektedir.

Guitar, 1912 by Pablo Picasso

Bull’s Head, bicycle seat and handlebar, by Pablo Picasso, 1942

Picasso bu eserleri üretirken aklından neler geçirdiğini merak etmemek mümkün değil. Eserlerin günümüz sanatına ve görüşlerine göre yorumlandığında yapılış amacının dışında anlamlar da çıkmaktadır.

Dadaizmin en önemli sanatçılarından olan Marcel Duchamp Ready Made olarak isimlendirdiği çalışmlarından nesnenin kimliğini değiştirip ona tekrar bir kimlik yükleyerek izleyiciye sunması sanat camiasında heyecen yaratmıştır.

Marcel Duchamp’ın hazır nesnelerle oluşturduğu bu çalışmalar sanatın ve sanat eserinin gerçeklik tanımının sorgulanmasına yol açmıştır. Dadaizmin ‘’Sanat Öldü Yaşasın Sanat’’ anlayışı sanatın, sanatçının ve sanat eserlerinin sorgulanmasına yol açmıştır.

Roue de Bicyclette, Marcel Duchamp, 1951, Metal tekerlek, boyalı tahta tabure, 129.5 x 63.5 x 41.9 cm, Sidney and Harriet Janis Koleksiy onu

Dolayısıyla sürdürülebilirlik kavramı başlık olarak ortaya çıkmasada sanatın içersinde ve sanatçıların eserlerinde kendisine yer bulmuştur. Sürdürülebilirlik isim olarak yenidir, pratik olarak ise epeyce bir eskidir.

 Eski ama yeni olan sürdürülebilirlik bugün karşımıza her zamankinden daha popüler bir şekilde çıkmaktadır. 

Sanatçılar eslerini olutururuken malzeme ve materyal özgürlüğü ile çağdaş sanat kapsamında çok çeşitli düşünceleri bizlere yansıtmaktadır. 

1960’larda Land Art ile kendini göstermiş, günümüzde ise adı sayılamayacak tarzda birçok eser üretilmiştir. Özellikle son dönmede atık malzemeler ile geri dönüşüm ve ileri dönüşüm mantığı ile eserler üreten birçok heykel traş ve ressam bulunmaktadır. 

Sayıları artan bu sanatçıların eserleri ise sosyal medya aracılığı ile toplumun her kesimine kolayca ulaşmaktadır. Aslen hiçbir önemi olmayan bir nesnenin ufak bir dokunuşla çok önemli bir mekanda sergilenmesi ve değerlenmesi beklide sürdürülebilirliğin gizli gücüdür.

Günümüze gelindiğinde birçok sanatçı ileri dönüşüm ve geri dönüşüm mantığı ile eserler üretmektedir. Sanatçılar malzeme sınırlaması olmadan bütün nesneleri bir sanat malzemesi olarak düşünüp eserlerinde kullanmaya devam etmektedir. 

Bu sanatçılardan biri olan Deniz Sağdıç  atık malzemeler (denim kumaş, ilaç kutusu, düğme vb) kullanarak eserler üretmektedir. Deniz Sağdıç, denim atıklarından eser üretmeye başlama fikrinin, 2015 yılında başladığı Ready ReMade projesinden sonra canlandığını ifade etmiştir. 

Sanatçı, bu projesinde insanların günlük hayatta kullanıp tükettiği, daha sonra atık olarak terk ettiği objeleri farklı malzeme ve tekniklerle yeniden yorumlamıştır. “Ready ReMade” olarak isimlendirdiği projesi ile klasik sanatın teknik ve unsurlarını güncel sanat formunda ele almıştır (Sağdıç, Başkalaşım, 2019). Sanatçı, Ready ReMade projesinde artık kullanımı sona erek atık olan objeleri, insanlar ile ilişkilendirilebilecek sanat eserlerine dönüştürmüştür.

Deniz Sağdıç, Marilyn-2019-Denim-Pieces-on-Denim-180-x-140-cm

Kişilere ait objelerle eserlerine hayat veren Sağdıç, öncelikle kendi giysi dolabındaki atık durumunda olan denim pantolonlarından portreler oluşturmaya başlamış, zamanla çevresindeki insanlardan kullanmadıkları denim giysileri temin ederek portreler oluşturmuştur. 

İlerleyen süreçlerde, ikinci el giysi satış mağazalarından satın aldığı denim giysileri bir araya getirerek çalışmalarına yön vermiştir. Son olarak da denim giysi üretimi yapan büyük firmalarla iletişime geçerek, satışa sunulmuş fakat satılamamış ve üretim sonucu defolu olup satışa sunulmaktan vazgeçilmiş atık denim giysileri temin ederek çalışmalarında kullanmaya devam etmiştir.

Deniz-Sagdic-Blue-fabric-on-fabric-80×120-cm-2018

Deniz’in ifadesine göre eserleri ile normalde bir sanat galerisinde olabileceğinden daha fazla kişiye tekstil fuar alanlarında ulaşarak, sanatını bir günde 8000 kişi ile buluşturmuştur. 

Bu deneyimi ile sanatın daha çok insana ulaşması gayesinde ilerleyebildiğini ifade etmiştir. Bu fuarlarda tamamlanmamış sanat eserlerinin tamamlanması için izleyicinin de bir parçası olabileceği çalıştaylar yapmış, izleyicinin sanat eserine katkıda bulunarak, eser ile izleyici arasında bağ kurulmasını sağlamıştır.

Görüşme esnasında özellikle izleyicinin sanat eserlerine dokunması ve hissetmesi gerektiğini belirten Sağdıç, sanatın ve sanatçının bu şekilde ulaşılabilir bir noktaya konumlandırılmasının gerekliliğine dikkat çekmiştir.

Sağdıç; denim kumaşının sınıf ayrımı olmaksızın herkesin hayatında olmasından yola çıkarak, insanı insana anlatmanın en iyi yolun insan olduğuna karar vermiştir. Sanatçı, zanaatın ve sanatın birleşimi ile farklı tekniklerle atık denim giysilerin sahip olduğu farklı detaylarla sanat eserlerini oluşturmuştur.

Sanata olan bu yenilikçi bakış açısı, üretiminde çevreye çok fazla zarar veren denim giysilerin ileri dönüşüm yöntemi ile ele alınması ile sürdürülebilirliğe disiplinler arası bir bakış açısı sunmuştur.

Daha fazla yazıya ulaşmak için buraya tıkla!

Servet Tosun

07.12.1986 yılında Kayseri’de doğdu. İlk, Orta ve Lise eğitimini Kayseri’de tamamladı. 2010 yılında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Resim- İş öğretmenliği bölümünde lisans programını tamamladı. Aynı yıl Siirt’e resim öğretmeni olarak atandı. 2020 yılında Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde yüksek lisans eğitimine başladı. Şu anda Kayseri Güzel Sanatlar Lisesinde resim öğretmeni olarak meslek hayatına devam etmektedir. Eserlerinde yalnızlık, zaman ve hikaye kavramlarını ele alan sanatçı, araç olarak eserlerinde kumaş, ip, düğme gibi nesnelerden faydalanarak fikirlerini tuval üzerinde derlemektedir. Kavramlar arası bağlantı kurmak adına eserlerinde genelde kolaj tekniğini kullanan sanatçı, kumaş, kağıt, keçe gibi nesneleri dikerek bütünlük elde etme gayretindedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Press ESC to close