Bizden bir “Dahi / Deli” Fikret Mualla | Fikret Mualla Eserleri

Merhaba sevgili sanatyapıyo okuyucusu! 

Bu yazımızda size Türk resim sanatının dev isimlerinden Fikret Mualla Saygı’yı anlatacağız. 

Ayrıca, Fikret Mualla’nın eserlerini de inceleyeceğiz.

BAŞLAMADAN!! Elinize bir kahve almanızı, ve bu yazı için seçtiğimiz şarkımızı açmanızı öneririz. 

Fikret Mualla Kimdir?

Dışavurumculuk, fovizm gibi akımlardan beslense dahi  kendine has üslubu ve tekniği olan, akımlar dışı rengarenk resimleriyle sadece ülke içi değil, yurt dışında da yankı uyandırmış; Picasso, Munch, Kandinsky gibi ressamların olduğu sanat ekosisteminde ses getirmiş bir ressamımız Fikret Mualla Saygı.

Resim yapmak onun kaçışıydı. Lirik bir fırçaya sahipti; dostlarının anılarında anlattıklarına göre bir anda odaklanır ve kendine özel yaptırdığı büyük cepli paltosunun ceplerinden fırçalarını boyalarını çıkarır işe koyulurdu.  

Resimlerindeyse temelde hep insanı anlatırdı. Müzik yapan insanlar, rengarenk sokaklarda dolaşanlar, dans edenler ve nicesi. 

Sanatına bakınca neşe aldığımız, müziği duyduğumuz, sanki resmettiği sokaklarda şık giyimli Parisliler gibi hissettiğimiz bu ressamın yaşamı nasıldı peki? Acı ve travmalar; mücadele ile dolu. Öyle ki öfkeli, tahammülü az, iletişim kurması zor bir karakterdi.  

Fikret Mualla’nın kendine has guaj ve pastel tekniği ile resmettiği resimleri bugün de birçok sanatçımızı  etkilemektedir. Yaşamı ve sanat anlayışını inşa etmesi üzerine sizlerle bir yolculuğa çıkalım şimdi!  

Fikret Mualla’nın Hayatı

Kadıköy’de bir çocuk.

Fikret Mualla Saygı 1903 yılında İstanbul Kadıköy’de dünyaya gelir. Çocukluğu Moda ve Bahariye sokaklarında geçer. Ailesi aslında kız bebek ister ve Mualla adı bu yüzden önceden kararlaştırılmıştır, Fikret adı sonradan eklenir. Hatta bu kız bebek isteğini sadece isimde tutmayan aile, sanatçıyı çocukken kız çocuğu kıyafetleri ile giydirir ve süslerdi.

Çocukluğundaki ilk yarayı açan olay ise sakatlanması olur. Futbola düşkün biriyken bir kaza ile ayağını kırar. Kemiğinin yanlış kaynaması sonucu topal olur. Bu onun çocukluk döneminde geçirdiği en önemli travmadır. 

Galatasaray Lisesi’nde eğitim gören Fikret Mualla, 15 yaşındayken İspanyol gribine yakalanır. Annesi gribin bulaşması üzerine vefat eder ve sanatçı hayatı boyunca annesinin kaybından kendini suçlar. Bu olay üzerine uyumsuz biri olmaya başlar. Özellikle annesinin kaybından sonra babasının tekrar evlenmesi onu yaralar, üvey annesi ile anlaşamaz. 

Bohem.

Niş bir çevrede büyüyor görece, imkanı geniş biri Mualla. Ailesi Osmanlı’nın memur ailelerinden, babası duyun-i umumiye memuru. Bu bir noktada onu yetiştiren ailenin o dönemin daha sanatsal, daha entelektüel bir fikir dünyasına sahip olduğu çıkarımına bizi götürebilir.

Yaşadığı sakatlık, annesinin gripten ölümü, üvey annesini sevmiyor oluşu ve benzeri evinde yaşadığı huzursuzluklar sonucu Galatasaray Lisesi’ndeki eğitiminden sonra İsviçre’ye okumaya gönderilir Fikret Mualla. 

Bu yolculuk onun hayatında yeni bir perde açar: resim yapmak. Resme olan ilgisini burada keşfeden Mualla, sonrasında Almanya’da Güzel Sanatlar Akademi’sinde eğitimi alır.

Avrupa’da eğitiminde geçirdiği bu süreçte sergileri ve müzeleri gezen sanatçı bu esnada neleri, hangi eserleri gördü peki? 

Bu dönem sanat dünyasında (1925-1945) bir önceki soyut sanat blog yazımızda bahsettiğimiz Wassily Kandinsky, Pablo Picasso, Edward Hopper Henry Matisse gibi sanatçıların etkisi büyüktü. 

Bu çerçeveden baktığımızda Fikret Mualla’nın sanat anlayışını geliştirirken gördüğü eserler, akımlar, renkler bu sanatçılardandı.

Berlin’de yaşamına bir süre devam eden Fikret Mualla; bohem çevreden etkilenişi, çocukluğundan beri gelen fiziki sakatlığı ile sosyalleşmekte sorun çekmesi ile alkol problemi yaşamaya başlar. Hatta tedavi alacak kadar alkol bağımlılığı vardı. Berlin’de geçirdiği vakitlerde resimler ve moda tasarımları yapmaktaydı. 

Resimlerini incelediğimizde de görebileceğimiz insan duruşları ve kıyafetleri, renk kullanımı aslında buradaki tecrübelerinden beslenmiş olabilir diyebiliriz.

Geri Dönüş. Karşılıksız Aşklar. Bir Korkunun Doğuşu.

Almanya’dan sonra Türkiye’ye geri dönüp resim öğretmenliği yapmaya başlayan Mualla, öğretmenlikle beraber bu esnada dergilere eskizler, sahne kostümlerine tasarımlar yaparak sanat üretimine devam etti. Bu yıllarda hayatına onun için önemli bir kadın girdi: Semiha Berksoy.

İstanbul Şehir Tiyatrosu sopranosu olan Berksoy’a ilgi duyan Mualla, hem Berksoy’a, hem de operetlere sahne kostümü tasarımları yaptı. Moda gözünün de burada etkin oluşu, tekrar Mualla’nın resimlerinde görebileceğimiz bir faktördür. Sadece kostüm tasarımı değil, dergilere karikatürler, eskizler, portre tasarımları da yapmaktaydı. 

Birden fazla türden eser veren sanatçı, aslında bu çeşitlilikle renk algısını zenginleştirmiştir. Yine resimlerinde görebileceğimiz bu minvaldeki çizgiler, aslında Fikret Mualla’nın dünyayı nasıl gördüğünü bize açıklayabiliyor. 

Hayat hikayesine devam edelim, İstanbul’da yaşarken, dönemin politikacılarından Salah Cimcoz Mualla’ya destek olur. Bu arkadaşlığın bitişi ise trajiktir: Bir gün alkollüyken Salah Cimcoz ile tartışan Fikret Mualla, Salah Bey’in isteği üzerine yaptığı bütün politikacıların portrelerini hakaret ederek yakar. Bu olay üzerine soruşturma açılan Fikret Mualla’nın polis korkusu başlar.

Asıl bu korkuyu kamçılayan olay ise bir gün alkol alırken gözüne takılan Atatürk portresini beğenmemesi üzerine bu resme hakaret etmesidir. Bu hareketi üzerine etraftakiler polis çağırır ve Mualla polis tarafından alınır.

Yıpranmış sinirleri onun tekrar psikolojik sorunlar ve alkol bağımlılığı yaşamaya başlamasına sebep olur. Sonrasında ise Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde yatar. Burada Neyzen Tevfik ile yakın dost olurlar. Bu dostluk sanatçı için önemlidir çünkü edebi algısı gelişirken Neyzen Tevfik’in rolü büyüktür.

İstanbul’a Veda.

Fikret Mualla bu olaylardan sonra Paris’e taşınır. Gitmeden önce dostu Abidin Dino’nun ricası üzerine İstanbul ile alakalı 30 resim yapar. Bu çalışmalar sanki veda niteliği taşır. 

“Lağım yollarından girdi metropollere

 uyandırdı türkçeledi barok bilincini

alkazar nedir bilmemiş alışılmamış parmaklı kötü

Uyandı türkçelendi fikret mualla bir deli

ve cumhuriyetin her ilanında üç

bitmek üzere siyah bira için eski babam

Metropoller ortası fikret mualla digan

kovalar şiirsizler düşmanlarım ayağa kalksınlar.”

Çocukların Ölüm Şarkıları II, Ece Ayhan

Picasso, Dışavurum, Fovizm. Paris’te bir Ressam, Fikret.

Paris’e taşındığında Fikret Mualla, o dönem etkin olan sanat anlayışları fovizm, dışavurumculuk, soyutculuk gibi akımlardı. Sanat dünyası yeni solukların, yeni his anlatımlarının peşindeydi. Özellikle bir önceki yazımızda bahsettiğimiz gibi 2.Dünya Savaşı’nda yaşanan acı ve dram, sanatçıları gerçeklikten koparmıştı. 

Fikret Mualla ise bu savaş döneminde resimlerini ucuza satarak ihtiyaçlarını giderdi. Uzun bir süre kendi adına toplu sergisi olmadı. Dolandırıldı, eserleri hak ettiği saygıyı göremedi, birkaç kez daha alkolden ve psikolojik sebeplerden  hastaneye kaldırıldı. 

Korkuları ona huzur vermedi. Paris’te yaşadığı dönemde onu görmek isteyen herkesi -Abidin  Dino hariç- polis sanıyordu. Hatta onunla konuşmak ve fotoğrafını çekmek isteyen Ara Güler bu sebeple kendisine ulaşmakta çok zorlandı. 

Bugün Türk sanatında adı geçen “Paris Ekolü”nün dev ismidir Fikret Mualla. O dönemin dinamik sanat çevresinde yer edinmiştir. Picasso kendisine resim hediye etmiştir hatta. 

Resimlerini koleksiyoncular biriktirmişti: bu koleksiyonculardan biri ise Dina Vierny idi. Bu dönemde Mualla’ya destek olan Dina Vierny onun adına sergi açmıştır. Sergi çok başarılı olur lakin Mualla hak ettiği payını asla alamaz. 

Maddi anlamda payını asla alamasa da Fikret Mualla bu başarılı sergiler ile Paris sanat camiasında büyük ses getirmişti.

Fikret Mualla’nın Hayatının Son Dönemleri. Alplerde Huzurlu Bir Köy.

“Bir ressam için ölüm, keyfince resim çizmek değilse eğer, ne ki?”

Abidin Dino, Gören Göz için Fikret  Mualla

Yaşamının son dönemlerinde, 1962 yılında felç geçirir Fikret Mualla. Bu dönemde kendisine Madam Angles adında bir sanatsever sahip çıkar. Sanatçıyı Reillane köyündeki çiftliğine götürür ve orada bakımını üstlenir. Lakin 1967 yılında Madam Angles’in, Fikret Mualla’nın yanında olmadığı bir dönemde, sanatçı sinir krizi geçirir ve ölü bulunur. 

Bu olay sonrasında isimsizler mezarlığına defnedilir. Madam Angles ise çabaları sonucu ressam dostunun naaşını buldurur ve Reillane köyüne nakleder. 1974 yılında ise naaşı, bir dönem resim öğretmenliğini yaptığı Emel Korutürk (dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün eşidir.) emekleri ile ülkemize getirilir. 

Fikret Mualla Saygı; acı ve mücadele ile yaşadı. Resimlerinde ise bu dünyası yoktu, renkleri onun gerçekliğinden kaçtığında sığındığı eviydi. Hayatı boyunca korkuları, ülke özlemi, sinir hastalıkları, alkol problemi ile uğraştı. Izdırapları onun sanatını besledikçe besledi, dünya çapında bilinen; o dönem sanatçılarından ayrı çizgide olan bir ressamdı. Resim akımlarının etkileri, öğrenilmiş tekniklerden öte, o resimlerini kendi içindeki zenginliğinden doğuruyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Press ESC to close