Dışavurumculuk Olarak Bilinen Sanat Akımı | Ekspresyonizm

Portre bir kişinin yüz ifadesinin betimlenmesi ile oluşan çalışma türüdür. Amacı, kişinin görünüşünü, kişiliğini ve ruh halini olanca açıklığıyla yansıtarak kişinin suretini ölümsüzleştirme, anıları belgeleme, cinsiyetin iktidarını sorgulama ya da kendi ile yüzleşme isteği olarak düşünülmektedir.

Portre her dönemde çeşitli sanat alanlarının, sanatçı algılayışları ve kurgularıyla değişik kılıflara bürünmüş, yeni görünümler kazanmıştır.

Her dönemin sosyal-siyasal oluşumlarına göre doğurduğu sanat akımları vardır denebilir.

Batur İnan’ın eserlerini görmek için hemen tıkla!

Cumhuriyet Sonrası Türk Resminde Portrede Dışavurumculuk

Ekspresyonizm Sanat Akımı

Bu sanat akımlarından biri de 20. yüzyıl sanat akımlarından dışavurumculuk (ekspresyonizm) akımıdır. Bu akım 1900-1935 yılları arasında hayat bulmuş olsa da etkisi hale devam etmektedir.

Bu akımın kurucuları olan sanatçılar öznel ya da daha doğrusu içsel gerginliğin yansıtılmasını savunmuşlar, kendilerinden önceki sanat akımlarının yaptıkları gibi doğanın, toplumun nesnel bir bakış açısıyla yansıtılmasına karşı çıkmışlardır.

Dışavurumculuğun on dokuzuncu yüzyıl sanatına hâkim olan, nesnelliğe karşı çıkan ve ilk devrimci ruha sahip sanat akımı olduğu da söylenmektedir.

Bu dönem sanatçılarının resim yapmak için seçtikleri konuları gündelik hayattan (sosyal yaşamdan) almışlardır. Doğa görünümleri, sokaklar, insan yüzleri, atölye ortamından ve canlı modellerden görüntüler diğer akımlar gibi bu akımın sanatçılarının da temel besin kaynağıdır.

Ancak diğer sanat akımlarından farklı olarak resimlerde izleyicinin içinde oluşturulmak istenen hoş duyguları ikinci plana atmışlar, hatta zaman zaman bu duyguyu yok saymışlardır. 

Bunun nedenini, yaşadıkları toplumda her şeyin yapay olduğunu düşünmeleridir. Bu nedenle bu akımın sanatçıları, yapay duygulardan ve görüntülerden uzak durmuş, süslü çizgileri kendilerine düşman gibi görmüşlerdir. Daha çok geniş yüzeyleri, saf renklerle boyanmış kompozisyonlardan oluşturmuş ve bu resimlerde ruhsal durumlarının yansımalarını izleyiciye sunmuşlardır. 

Ekspresyonizm Temsilcileri

Bu sanatçılar ruhsal durumlarını yansıtırken rengi de bir araç olarak kullanmışlardır. Richard (1999: 33), dışavurum sanatçılarının rengi araç olarak kullanım şeklini; “Renk nesneyi tanımlama işlevinden tümüyle kurtarılarak bağımsız kullanılmıştır. Rengin etkisi tamamen nesneyi bir ime indirgeyen çizim üslubuyla çoğaltılmıştır.” diyerek tanımlamıştır.

Hauser (1984:395,396), bu tanımı daha genişleterek bu sanatçıların: “Sanatın merkezine, nesnel gerçeklik ile özne arasındaki çelişkiyi yerleştirmişlerdir. Yani zamanın sosyal yaşamına karşı dışavurumcu “ben” in radikal başkaldırısını yerleştirerek aşırı öznelci bir dünya görüşünü benimsemişler, dış dünyanın natüralist (doğal) görüntülü gerçeğinden kendini ayırma ve koparma eğilimi göstermişlerdir. 

Bunun sonucu olarak da bu akım içerisine dâhil olan sanatçıların eserlerinde, kendi içgüdüsel ve duygusal çağrışımlı biçim bozmaları ve deformasyonlarını görmek mümkündür.” demiştir.

Türk Resim Sanatında İlk Dışavurumcu Etkiler

Bu akım çoğu ülke sanatçısını etkilediği gibi Türk sanatçılarını da belli bir oranda etkilemiştir. Ülkemizde ilk dışavurum kavramı; Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliğinin Ankara Etnografya Müzesindeki “1.Genç Ressamlar Sergisi” ile ilgili Vakit gazetesinin 28 Mayıs 1928’ de yaptığı bir haberle ortaya atılmıştır. 

Ali Avni Çelebi

Haberde: “Maskeli Balo Türk resmine inşacı bir tasa getirmiştir.” demiş ve resmi yapan Ali Avni Çelebi’yi Alman Dışavurumculuğunun bir üyesi olarak nitelendirmiştir.

Ali Avni Çelebi Maskeli Balo

Ali Avni Çelebi’nin yapmış olduğu “Maskeli Balo” adlı eser, ilk bakışta akademik bir çalışma gibi görünse de aslında akademik üsluba karşı bir resimdir. Resimdeki ifadeci üslup dışavurumculuğun yoğun etkilerini taşımaktadır. 

Ayrıca resimde yoğun bir düşünce atmosferi, an ve gelecek sorgulaması da sezilmektedir. Tahta perdenin önünde yer alan tüm figürler, farklı bir düşünce boyutuyla yüklenmiştir. Tensel varlıkların resimsel karşılığı, tinsel varlıkların ifadesiyle bütünleşerek insana ilişkin yorumlara açılmıştır.

Çarpıcı ve solgun renkler; resimde yer alan insanların farklı varlıklarını, varoluş nedenlerini, düşünce ve duyarlılıklarını belirleyici, farklılaştırıcı işlevlerle yüklenmiştir. 

Devinim içindeki durağanlıkla, durağanlık içindeki devinim birlikte sunulmuştur. Bunun gibi, olağan olanla olağan dışı olan, aynı resimsel mekân içinde yer almıştır. Bu aykırılık, çift ve tek figürlerde karşımıza çıkar ama yadırgatmayan, buna karşılık taşıdıkları düşünceyi, izleyiciye aktaran bir aykırılıktır. 

Söz konusu olan resim kendi moral değerleri içinde sorgulayan, düşünen insan kitlelerinin gizemli ilişkilerini bir maskeli balo atmosferi içinde sergilemiştir.

Otto Dix’in Eserlerinde Görünen Etki

Alman dışavurumcularından olan Otto Dix’in “Metropolis” adlı üçlemesinde görünen etki, Ali Avni Çelebinin “Maskeli Balo” adlı eserinde de görülmektedir. “Metropolis” adlı resim Dix’in, Birinci Dünya Savaşı sırasında askerden sakat olarak gelen ve halk tarafından aşağılanan insanlarla, savaştan bir haber olarak gece hayatında, partilerde olan insanların ve hayat kadınlarının acınası karşılaştırmalarını yaptığı eserdir. 

İlk bakışta güzel ve akademik bir resim etkisi vermektedir. Ancak resim dikkatli incelendiğinde akemiden uzak sadece duyguların yoğun bir şekilde ifade edildiği ve insanların zor şartlarda ne kadar acınası durumlara düştüğünü gözler önüne sermektedir. 

İki farklı ülkenin sanatçıları, belki de birbirlerinin varlığından bile habersiz olan Ali Avni Çelebi’nin ve Otto Dix’in yapmış oldukları eserlerde aynı duyguyu yakalamış olmaları olağan üstü bir durumdur.

Otto Dix ”Metropolis” 1928

Ali Avni Çelebi’nin “Maskeli Balo” adlı eseri Türk sanat tarihine ilk dışavurumcu etkileri gösteren resim olarak geçtiği doğrudur. Ancak bu sanatçının diğer eserleri de en az bu eser kadar dışavurumcudur.

Sanatçının genel anlamda rengi kullanışı, fırçayı kullanışı, akademik üsluba karşı sergilediği tavır ve gündelik hayattan seçtiği konular itibariyle bu akımın Türk temsilcilerinin arasına girmesi kadar doğru bir şey olmamıştır.

Daha fazla yazıya ulaşmak için buraya tıkla!

Batur İnan

Batur İNAN. 2014 yılında Harran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim-İş Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. 2019 yılında Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Resim-İş Eğitimi Yüksek Lisans bölümünden “Görsel Sanatlar Eğitimi Yoluyla Arkeolojik Buluntu Değerlerinin Kavratılması (Göbeklitepe Örneği)” tez konusu ile mezun oldu. 2019 yılında Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Resim-İş Eğitimi’nde Doktora (Özel Öğrenci) ya başladı. Birçok uluslararası, ulusal sergi ve sempozyuma katılım sağlamıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Press ESC to close