Covid-19 Sonrası Türkiye ve Dünya’da Sanat Piyasasında Yaşananlar 

Koronavirüs salgınıyla birlikte tüm dünyada yaşanan ekonomik kriz, izolasyon önlemleri, getirilen kısıtlamalar, sosyal mesafeler, zorunlu tecrit gibi durumlar tüm sektörleri olduğu gibi sanat sektörünü de derinden etkiledi. 

Bu dönemde hepimizin bildiği gibi sanat fuarları, etkinlikler, sergiler, müzayedeler, bienaller iptal edildi. Sanatın ana satış kanallarından biri olan sanat galerileri ziyarete kapatılmak zorunda kaldı. Mevcutta IT altyapısı olan galeriler satışlarını çevrimiçi kanallardan yapmaya başladılar. 

Bu yazımda sizlerle Covid-19 sonrası Türkiye ve Dünya’daki sanat piyasasında olan gelişmeleri paylaşacağım.

Ayşe Kıran’ı yakından tanımak için hemen tıkla!

Online Satış Modeline geçen Sanat Galerileri ve Müzayede Evlerindeki Son Durum

Alt yapısı olmayan sanat galerileri ivedilikle altyapı yatırımlarını yapıp, online satışı devreye sokma yoluna gittiler. Tabii bu bir iş modeli dönüşümü anlamına geliyordu.

Bu dönüşüm sürecinde, dükkân kiraları, çalışan sigortaları, maaşları ve bir takım sabit giderler nedeniyle özellikle küçük ölçekli galeriler dar boğaza girmiş durumdaydı.  

Mayıs 2020 tarihinde The Art Newspaper, dünyadaki sanat galerilerinin %34’ünün bu krizi aşamayacağı ve galerilerin yıllık gelirlerinin %72’sini kaybedeceği yönünde birtakım öngörülerde bulunmuştu.

Finansmanı ve desteği çok kuvvetli olan belli başlı marka galeriler dışında diğer galeriler için tam hayatta kalma mücadelesinin başladığı dönemlerdi. 

Nitekim ilerleyen aylarda tahmin edilenler gerçekleşti, 2020 yılında global sanat eseri satışı %32’lik bir daralma gösterdi.

2020’nin başlarını yeni dünya koşullarına karşı bir adaptasyon süreci olarak düşünecek olursak, bu evrede devletler bir takım destek paketleri açıkladılar. 

Dünyada devletler yardım ve destek paketlerini açıklarken finansmanı kuvvetli olan büyük marka galeriler küçük ölçekteki sanat galerilerinin zor günlerinde bir nebze de olsa nefes aldıracak bazı açılımlar yaptılar. 

Örneğin, David Zwirner Mart 2020’de New York merkezli 12 bağımsız galeriyi, katılımları için herhangi bir ücret ödemeden veya satışlardan komisyon almadan çevrimiçi görüntüleme odasını kullanmaya davet etti.

Bu arada Sotheby’s, yeni dijital pazar yeri Sotheby’s Gallery Network“ü başlatmak için sekiz önde gelen New York galerisiyle ortaklık kurmak için kolları sıvadı.

Sanat piyasasında IT altyapısı iyi olan büyük galeriler yeni dünyaya hızlıca adapte olarak çevrimiçi platformlarda satışlarını arttırdılar, ayakta kalabilen diğer galeriler de çevrimiçi satış ve satış sonrası hizmet altyapı çalışmalarına hız verdiler. Birçoğu 2020’nin ikinci yarısında online satış altyapılarını tamamlamış oldular. 

Online Sanat Eseri Satışı’nın Artışı

İnternet ortamında yapılan 360 derece müze gezintileri, online sergiler ve sosyal medya üzerinden yapılan canlı yayın müzayedeler bir anda yatırımcılar veya sanat eseri alıcıları için gayet cazip olmuştu.

Teknoloji sayesinde alıcılar galerilerde 360 derece gezinebiliyor, eserin ebadını mekânda algılayabiliyor ve esere istediği kadar yakınlaşıp en ince detaylara kadar, boya katmanlarını burnunun ucunda hissedecek kadar inceleme fırsatı elde edebiliyordu.

Güvenilir ödeme sistemleri de devredeyken, alıcılar istediği sanat eserini internet üzerinden satın almaması için bir neden göremiyordu.

Covid-19 öncesinde sanat piyasası diğer tüketim malları pazarlarıyla karşılaştırıldığında, birkaç büyük oyuncu dışında dijitalleşme konusunda yenilik yapmaya oldukça isteksiz ve inançsız görünüyordu ancak pandemi sanat galerilerini bu yeni süreçte dijitalleşmenin önemini düşünmeye zorladı. 

Bu kabullenmenin zor olmasının altında aslında bir tüketim ürününün pazarlaması ile bir sanat eserinin pazarlaması arasında birtakım farkların bulunması yatıyordu. Bir sanat eseri pazarlamasındaki amaç tüketicinin ihtiyacını karşılamak değil, bu üründen hoşlanan veya etkilenen ve sonucunda onu satın alacak tüketiciyi bulmaya çalışmaktır. 

Bunu yaparken müşterilerle iyi ilişkiler kurmak en önemli pazarlama stratejilerinden biridir. Sanat galerileri ile sanat eseri alıcıları veya koleksiyonerler arasında kişisel temas ve sosyal etkileşime dayalı bir iş modeli mevcuttur.

Sanat organizasyonlarının başarısında en önemli faktörlerden biri sanat galerisi ile sanat izleyicisi arasında stratejik olarak kurulacak olan ilişkinin belirlenmesidir.

Sanat galerileri ve alıcı/koleksiyoner arasında kişisel temasa ve sosyal etkileşime dayalı olan bu iş modelinde genellikle fiyatlar açısından şeffaf olmayan bir piyasa mevcut olup, tüm satış süreci özel ve gizli olarak yürütülmekteydi.

Diğer tüketim ürünleri piyasasından farklı olarak sanat piyasası, koleksiyoner için hiçbir zaman gerçek değerinden emin olamayacağı ve karşılaştırma yapamayacağı bir nesneye önemli miktarda para harcadıkları, fiyatların değişken ve düzensiz olduğu, satıcı ve alıcının az olduğu bir pazardır. 

Bir tarafta sanat eserinin değerinin ölçülemediği sembolik anlamı olan ürünlerin yaratılmasını temel alan bir mantık ve diğer tarafta ise sanat eserinin tamamen metalaştırılması üzerine kurulu olan kapitalist bir mantık. Sahip olduğu bu ikilem dolayısıyla sanat piyasası şahsına münhasır dinamikleri olan bir pazardır. 

Özellikle 2000’li yıllardan sonra sanat eserine olan talebin yükselişe geçmesiyle, alışık olduğumuz, sadece özel katılımcıların bulunduğu müzayedeler, organizasyonlar, yat partileri, akşam yemekleri, ulaşılması zor yerlerde yapılan etkinlikler bir anda pandemi ile birlikte yapılamaz oldu.

Deloitte’un 2021’de yayımladığı Art&Finance raporuna göre 2020 yılında 50 milyar dolar büyüklüğe sahip olan sanat piyasası tabi ki bir kenara itilemezdi, en azından bir süreliğine de olsa sosyalleşmenin olanakları bir yana bırakılıp, bu piyasanın yeniden canlanması için teknolojiyle uyumlu yeni iş modelleri devreye sokulması gerekiyordu ve yapıldı da. 

Hem alıcı hem de satıcı açısından oldukça olumlu sonuçlar doğuran bu yeni iş modeli aslında sanat piyasasının o kendine münhasır olan bazı özelliklerinin ortadan kalkmasına ve daha demokratik bir pazar haline gelmesine sebep oldu. 

Dijital kanallar, alıcıların dünyanın öbür ucunda olan bir eseri satın alabilmesine olanak sağlamasının yanı sıra bunu yaparken dünya çapında bir ağ oluşturma ve iletişim sağlanabilmesi sebebiyle karşılaştırma yapabilmesini sağladığından dolayı koleksiyonerlerin daha bilinçli satın alma kararları vermesine neden oldu. 

Satıcı açısından bakacak olursak da uzaktan işlem yapılabildiği için yeni iş fırsatları ve yeni pazarlara ulaşmak anlamına geliyordu. Bu bağlamda dijitalleşme sanat galerilerinin küresel görünürlüğünü artırdı, koleksiyonerlerin ise küresel düzeyde çok daha geniş bir yelpazede tekliflere ulaşmasını kolaylaştırmış oldu.

Diğer yandan üst düzey koleksiyonerleri olan bir galeri için kişisel etkileşim ve sosyal ağ oluşturmak en önemli faaliyetler arasındadır. Bir galeri direktörünün ifadesine göre müşterilerinin yaklaşık yüzde 90’ı, sanatçıların, koleksiyonerlerin veya koleksiyonerlerin arkadaşlarının kişisel bağlantılarından geliyor. Uzun vadeli müşteri ilişkileri kurmanın ve sürdürmenin yaygın yollarından biri de sergi açılışları, konuşmalar veya özel akşam yemekleri gibi galeri etkinlikleridir. 

Bugünkü kapitalist düzenin içinde bir sanat eseri satın almanın statü meselesi haline geldiği ortamda, bu tür etkinlikler sosyal aidiyet duygusu da sunmaktadır.

Tüm bu faktörleri de göz önünde bulundurduğumuzda galerilerin çevrimiçi sanat eseri satışlarını iş modellerine entegre etme konusu galeri sahipleri ve uzmanlar arasında yoğun tartışmalara neden olsa da bugünkü geldiğimiz noktada, sanat piyasasında varlığını koruyabilmenin yolunun kuşkusuz çevrimiçi satış platformuna sahip olmaktan geçtiğini tüm dünya anlamış durumdadır. 

Covid-19 Sonrası Online Müzayede’nin Yaygınlaşması

Covid-19 Pandemisi ile birlikte sanat piyasasına yapılan teknolojik alt yapı yatırımlarının ne gibi olumlu sonuçlar doğurduğunu ve sanata yarattığı katma değerini online müzayedelerde yapılan dev satışlardan da gözlemlemekteyiz.

Şu an itibariyle Türkiye’de salon müzayedelerinin hiç yapılmadığını, maliyetleri çok aşağı çekmesi sebebiyle sadece online müzayede yapıldığını biliyoruz. Artık internet çağında olduğumuzu ve hızın özellikle genç kesim için ne denli önemli bir faktör olduğunu ve demografik koşulların değişmesinin de online sanat eseri satışını arttırdığını ve bundan sonrası için de daha da artacağını öngörmek çok da zor değil.

Bir galeri sahibinin ifadesine göre Türkiye’de dijital öncesi dönemde koleksiyonerlik yaşı 40 ve üzeri olduğu, dijital dönemde ise bunun 20’li yaşlara kadar düştüğü ve çok sayıda yeni koleksiyonerin devreye girdiğidir.

Tüm bu gelişmeler ışığında bir değerlendirme yapacak olursam Türkiye’de bulunan yerli galeriler ve müzayede evleri de dahil olmak üzere dünyadaki büyük uluslararası müzayede evleri, covid pandemisinden kaynaklanan kısıtlamalara yanıt olarak güçlü bir inovasyon kapasitesi sergiledi. Yapılan yatırımlar, doğru strateji ve pazarlama sanat piyasası oyuncularının bu krizden daha da güçlü çıkmasını mümkün kıldı. 

Online Müzayedelerde Kırılan Rekorlar

Türkiye de dahil olmak üzere dünyada yapılan her yeni müzayedede yeni rekorlara şahit oluyoruz. Her geçen gün çevrimiçi satışın payı daha da artarak devam ediyor ve bu bağlamda sanat piyasası belki de hiç olmadığı kadar demokratikleşmeye başladı. Kısıtlamalar tüm dünyada kalktı bu sebeple galeriler, müzeler, fuarlar büyük bir istek ve sevinçle insanlara kapılarını açmış durumda. Ancak tabi ki sanat dünyası çevrimiçi satış modelinin muhteşem avantajlarını bir kenara bırakmaya niyeti yok.

Bir yandan eski güzel günlerdeki organizasyonlar, özel katılımcılı davetler, kapalı organizasyonlar, herkese açık fuarlar yapılmaya ve ilişki yönetimi üzerinden sanat eseri satışlarına devam edilirken bir yandan da çevrimiçi müzayedelerin ve müzayede dışı satışlarla devam edilecek bir hibrit model ile hayatımıza devam edeceğiz gibi görünüyor. Hatta aksi düşünülemez bile. 

Bu durumu hem sanatçı hem sanat kurumları hem de koleksiyoner/halk açısından ayrı ayrı değerlendirdiğimizde birçok kazanımlar mevcut.

Daha önceleri sadece bir salon dolusu insanın izleyebildiği müzayedeleri şimdi dünya çapında binlerce insan izleyebiliyor, her ne kadar bazı sanatçıların eserleri koleksiyonerler veya galeri sahipleri tarafından manipüle edilerek rekor fiyatlara satılıyor veya satılıyormuş algısı yaratılsa da müzayedeye giren eserlerin açılış fiyatını, kaç adet teklif verildiğini, kaça satıldığını, ne kadar komisyon, vergi alındığı gibi birçok detayı görebiliyoruz. 

Pandemi öncesinde belli başlı bir iki galeriyle çalışan bir koleksiyoner şu anda internet üzerinden belki yüzlerce sanat galerisine girip 3 boyutlu olarak gezip bir mouse tıklamasıyla sanat eseri alabiliyor. Eskiden galeriye girmeye çekinen ve hatta girişin ücretli olduğunu düşünen bir kitle artık sanat eserlerine tek tıkla ulaşabiliyor, üstelik bir değil onlarca satış platformunda eser, sanatçı ve fiyat karşılaştırması yaparak.

İnsanlar artık ucuza sanat eseri alınabileceğini fark ettiler. Bugüne kadar sanat eserlerine yanına yaklaşılamayan fiyatlar koyan galeriler artık pazarlıksız sepete atılıp satın alınabilecek gerçek fiyatları sitelerinde yayınlamak durumunda kaldılar. 

Nihayet fiyat şeffaflığının olduğu yepyeni bir dünyanın içine girebildik. Artık sanat eseri alımı sadece elit ve üst gelir insanının yaptığı bir davranış olarak değil, orta ve orta üst gelirli insanların da dahil olacağı bir platform olarak karşımıza çıkıyor.

Sanatçı açısından baktığımızda, eskiden galeriler 5-10 adet yıldız sanatçı ile çalışırken şimdi online platformlarında farklı içeriklerde çalışan daha fazla sanatçı ile çalışmaya başladılar. Bu da çok fazla bilinmeyen yeni sanatçıların piyasaya girmesine ve tanınırlığının artmasına neden olarak sanatçılara yeni fırsatlar yaratmış oluyor. 

Bir galeri için bakacak olursak dijital anlamda bir açılım gerçekleştirmiş olmaları sanat galerilerinin küresel görünürlüğünü artırdı, dünyanın dört bir yanındaki alıcıların örneğin Avrupa’nın farklı yerlerindeki şubelerden satın alım yapmasıyla eserlerin Avrupa içerisinde kargolanması nakliye ve sigorta maliyeti açısından da oldukça avantajlı hale gelmiş oldu. 

Covid-19 Pandemisi ile beraber zorunlu olarak dijital dünyaya hızlı giriş yapan sanat piyasasına hem sanat kurumları hem alıcılar hem de sanatçılar açısından bakıldığında birçok avantajın olduğunu görüyoruz ve bundan sonrası için çevrimiçi payının daha da artarak devam edeceği ama geleneksel satışların da hayatımızda var olmaya devam edeceği yeni bir modelle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim.

Sanat eseri sahibi olmak için hemen tıkla!

Ayşe Kıran

1979 yılında İstanbul’da doğan sanatçı, 1999-2003 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği bölümünde lisans eğitimini tamamladı. 2004 – 2018 yılları arasında bankacılık sektöründe çalıştı, bankada üst düzey yöneticilik de yaptıktan sonra, çocukluktan beri hayalini kurduğu işi yapmak için 2018 yılında finans sektöründeki kariyerine son verdi ve bundan sonraki hayatını sadece resim yaparak geçirmek amacıyla Kadıköy’de kendi resim atölyesini açtı. Şu an Işık Üniversitesi Resim Bölümü’nde Yüksek Lisans yapmakta olup üniversite yıllarında ve çalışma hayatı boyunca yurt içi ve yurt dışında resim üzerine birçok eğitim aldı. 1999-2003 arasında karakalem, desen, yağlıboya eğitimi aldı. 2017 yılında Roma’da İtalyan hiperrealist sanatçı Emanuele Dascanio’nun Roma Le Muse’deki hiperrealism art class kurslarına katıldı. Ardından 2018 yılında Torino’da yaşayan dünyaca ünlü ressam Silvio Porzionato atölyesinde çalışmalar yaptıktan sonra 2020 yılında Işık Üniversitesi’nde başladığı Resim Yüksek Lisans eğitiminde tez hazırlığı aşamasındadır. Profesyonel olarak Türkiye’nin farklı illerinde bulunan çeşitli sanat galeriyle çalışmakta olup, birçok sergi ve organizasyonlara katılmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Press ESC to close