Sanat ve Sanatçı | Sanatçı Kimdir?

Sanatın göreceli bir kavram olduğunu düşünüyorum.

Bana göre sanat ‘‘Bir şeyler üretme çabası gütmeden tamamen içsel olarak üretildiyse ve bu nesne estetik değerleri barındırıyorsa” buna sanattan başka bir şey denemez.

Günümüzde sanatın çok fazla örneğini görmekteyiz. Henüz sanat eseri olmamış ”çünkü keşfedilmemiş ‘ bir çok sanat eseri var.

Mona Lisa tablosu hakkındaki spekülasyonlardan biri de onun orijinal resim olmadığı yönünde

Louvre Müzesi’nde sergilenirken, henüz bu kadar adını duyurabilmiş bir tablo değildi.

Müzeden 1911 yılında çalındı ve bu hırsızlık saatler geçmesine rağmen fark edilmedi.

21 Ağustos 1911’de tablonun yerinde olmadığını fark ettiler. Müze kapatıldı ve arama çalışmaları başladı, bu arama tam 1 hafta sürdü.

Olay büyüdü ve bu tablo için bir sanat ikonu haline geldi.

Leonardo’nun Mona Lisa’sı, hiç olmadığı kadar ünlenmişti artık.

Kısacası hırsızın kim olduğu hala bilinmemekle birlikte bir gün hırsızın eseri çalmasıyla eser için bambaşka bir dönem başlamıştı…

Mona Lisa karakalem calismasi
Mona Lisa, 30 x 21

Sanatın sanat olabilmesi için adını duyurabilmesine ve herkese hitap etmesine gerek yoktur, belli bir kitleye hitap ediyorsa buna sanat dememek haksızlık olur.

Günümüz eserlerine baktığımızda her eserde aynı duyguyu hissedemeyiz. Bu da sanatın göreceliğini açıklıyor.

Sanat eseriyle sanatçı arasında çok özel bir bağ var.

Düşünsenize çok istediğiniz bir şeyi almayı planlıyorsunuz ve bunun için birikim yapıyorsunuz.

O şeyi aldığınızdaki huzur çok başka olmuş oluyor. Sahip olduğunuz diğer şeyler gibi hissettirmiyor, çok daha fazlası.

Sanat eserini ortaya koymak da böyle bir şey.

Bir konu belirliyorsunuz, üzerine düşünüyorsunuz, tasarımını yapıyorsunuz. Sonra yavaş yavaş işliyorsunuz.

Her müdahalenizde ayrı bir tat veriyor ve bu diğer ürettiğiniz eserlerden çok farklı oluyor, her biri farklı bir boyut. Tamamen bir keşif gibi.

Sanatçının kendini bulma yolculuğu gibi.

Kıyaslanamaz, değiştirilemez. O eser ortaya çıktıktan sonra kahvenizi alıp o eseri izlediğiniz andaki huzur, işte bunu tarif edemem.

O sahip olmayı istediğiniz, hayalini kurduğunuz şeyi artık izliyorsunuz ve o sadece size ait.

Her bir detayında sizin emeğiniz var. Bu mucize gibi bir şey.

Bu duyguları eseri seyreden kişiye aktarmak için de ekstra bir çaba göstermeniz gerekmez çünkü eser yapılırken zaten bu kaygıyı düşünmemişsinizdir.

O an sadece eser ve sanatçı vardır. Nasıl ki esere bakan kişiyle eser arasında bir bağ oluştuğu gibi…

Sanatçı ol

İrem Erdoğan

Tuvalim benim enstrümanım, söyleyemediklerimi söylediklerim, kendimi en rahat hissettiğim yer. Çocukluğumdan beri resme ilgim vardı. Oyuncaklarımı karşıma koyar çizmeye çalışırdım. İlk eskiz defterimi ortaokulda oluşturdum, genelde insan figürleri çizerdim. Liseyi de Güzel Sanatlar Lisesi 'nde okudum. Harran Üniversitesi Resim-iş Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. Hayatımın büyük bir çoğunluğunda sanat yer alıyor. Sanatımla yeni şeyler keşfetmeyi, denemeyi seviyorum. Her eserimde benden bir iz olduğuna inanıyorum. Bir nevi her sayfasını benim tasarladığım bir kitap gibi görüyorum eserlerimi, bana ait bir kitap..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Press ESC to close