Portre tablo, tablo türleri arasında günümüzde en çok bilinen ve tercih edilenlerden biridir.
Sanılanın aksine bu sanat türünün oldukça eski zamanlara uzanan bir tarihi ve çok değişken tarzları bulunmaktadır.
Bu yazımızda portrenin tarihini ve özelliklerini inceliyor olacağız.
Portre Ne Demek?
Portre; bir kişinin yüzünün ve yüz ifadelerinin yer aldığı ve betimlendiği eserlerin tümüne denir. Yağlı boya resimlerden heykellere ve fotoğraflara kadar birçok portre türü mevcuttur.
Portre tablo ise bir tuval veya kağıt üzerine farklı boyama teknikleriyle yapılan bir portre türüdür. Sanatçı, genellikle portre tablo çalışmalarında betimlenen kişiyi karşısına alır ve karşıdaki kişinin resme en iyi şekilde aktarılması amaçlanır.
Portrelerdeki figürlerin, ilham alındıkları şahısları yansıtması beklenir. Bu noktada fiziksel görüntünün yanı sıra özellikle resmin ardındaki duygunun da sanatçı yorumuyla yansıtılması çok önemlidir. Tarih boyunca şahıslar portrelerde resmedildikleri şekilde akıllarda kaldılar.
Otoportre Tablolar
Otoportre tablo, bir sanatçının portre tablo tekniklerini kendi simasını ve yüz ifadelerini betimlemek için kullandığı resim türüdür. Özellikle Ortaçağ’ın sonlarına ve Rönesans’ın başlangıcına denk düşen zamanda otoportre örneklerinin sayısı hayli artmıştır.
Ünlü otoportrelerden birisi de Van Gogh’un otoportresidir.
Portre Tablo Özellikleri
Çoğu durumda bir portre tablo, kişinin vücudunu kısmi olarak, özellikle de kafa ve omuzları dahil ederek göstermektedir. Ancak, bir portre tablo çalışmasında kişinin vücudunun tamamını sergilemekte bir kısıtlama yoktur. Hatta bireysel portre olmasının yanı sıra bir çiftin veya ailenin portresi de olabilir.
Portre birçok çeşitte ortaya çıkabilir, insan figürü giyinik veya soyunuk, içerde veya dışarıda, ayakta veya oturur halde ve hatta at üstünde çizilebilir. Portre çalışmaları çeşitli malzemelerden oluşabilir; bunlar yağlı boya portre, suluboya portre, karakalem portre vb olabilir.
Portre Nasıl Çizilir?
Portreler resmedilirken yağlı boya en çok kullanılan malzemelerdendir. Dolayısıyla yağlı boya portre tablolara daha fazla rastlamak mümkündür.
İyi bir portre, direkt benzerliğin yanı sıra, betimlenen kişinin duygu dünyasını sanatçı yorumuyla yansıtabilmelidir.
Aristo’nun dediği gibi, “Sanatın hedefi sadece nesnelerin dış görünüşünü değil, aynı zamanda derin mânâlarını yansıtmaktır.” Genele bakılırsa daha ciddi, dik bakışlı, kapalı dudaklı portreler önümüze çıkar. Bu limitlere rağmen portre tablo, ince işlenmiş her türlü duyguyu karşı tarafa yansıtabilir.
Tarihte ünlü ressamların eserleri ve yaşamış büyük insanların portreleri en çok sevilen ve röprodüksiyonu yapılanlardır.
Ülkemizde bunun en iyi örneği Atatürk portre tablo örnekleridir.
Portre Tablo Tarihçesi
Antik Dönemde Portre
Portrenin tarihçesi 5000 yıl öncesine, Antik Mısır’a kadar uzanmaktadır. Özellikle de fotoğraf makinesinin icadından önce, bir insanın simasını kayıtlara geçirecek en etkili yol portreler olmaktaydı.
Başlangıçta portre bir kayıttan daha fazlası olarak ele alındı. Resmedilen kişinin gücünü, önemini, üstünlüğünü, güzelliğini, zenginliğini ve diğer birçok özelliğini betimliyordu.
Bireyleri resmetmeye yönelik portrelerin en erken çıkış noktaları, hükümdarların bireysel özellikleri yerine yüceltilmiş yorumlarını barındıran eserlerdi. M.Ö 14. yüzyıla kadar portre çalışmaları benzerliğe değil, yüceltmeye odaklıydı.
Antik dönemlerde portreler genellikle taş, metal veya kil üzerinde resmedilirdi. İnsan figürleri genelde yan profil şeklinde resmedilirdi.
Edebi kayıtlardan yola çıkarak Antik Yunan sanatçılarının da portre eserler üzerinde çalıştığı ve bu konuda iyi oldukları varsayılmaktadır, özellikle dönemin madeni para figürlerinden yola çıkılırsa oldukça yetkin oldukları anlaşılmaktadır. Ancak Antik Mısır’dan birkaç eser haricinde antik zamanlardan günümüze kalan portre eserler bulunmamaktadır.
Roma kültürü ağırlıklı olarak Antik Yunan’dan beslendiği için, sanatta da portre geleneğini Antik Yunanlar ve Etrüsklerden aldı ve güçlü bir gelenek inşa etti. Bu dönemde de dinî portreler ve Romalı politikacıların portrelerine devam edildi. Fakat heykel portrelere nazaran portre tablo eserlerin dayanıksızlığı sebebiyle, bunlar da günümüze kadar ulaşamamıştır.
Orta Çağ’da Portre Tablo
Ortaçağ’ın en erken portre tabloları bağışçı portreleriydi. Başta bunların çoğu, papazlara Roma mozaiklerinde ve tezhip sanatında yer verilen eserlerdi. Madeni paralarda görüldüğü gibi, bu dönemde portreler resmedilen şahsın benzerliğine çok az önem veriyordu.
Fakat 1350-1400 yıllarında seküler figürlerin fresklerde ve panel boyamalarında yeniden yer almaya başlamasıyla portre çizimlerinin kişilere benzerliği tekrar önem kazandı.
Yüzyılın sonuna doğru, ilk modern yağlı boya portre örnekleri küçük tahta panellerde Fransa’da boyanmaya başladılar.
Rönesans Döneminde Portre Tablo
Hem doğaya yönelik meraktan hem de Antik Yunan ve Roma’ya dair özlemden dolayı portrelere daha büyük bir önem atfedilmeye başlandı. Portre tablolar, Rönesans topluluklarınca değerli birer obje ve dünyevi zenginliğin gösterişi olarak kabul gördü.
Çeşitli portre formlarındaki birçok yenilik bu dönemde ortaya çıktı. Özellikle tezhiplerde minyatürler üzerinde çalışan ressamların ortaya çıkardığı portre minyatür geleneği de bunlardan biriydi. Antik madalyonlardan ilham alınarak yapılan ve genellikle kişileri yanlardan tasvir eden profil portreleri özellikle İtalya’da 1450-1500 arasında popülerdi.
Kuzey Avrupa sanatçıları, seküler konular üzerine yapılan gerçekçi yağlı boya portre çalışmalarında öncü rol oynadılar. Kuzeyli sanatçıların daha gerçekçi ve detaylı eserler yapmaları kısmen de yağlı boyanın sağladığı ince fırça darbeleri ve efektleri sayesindeydi.
Yağlı boya portre çalışmanın avantajı, daha iyi bir doku ve kalınlık ayarı sağlamasıydı ve daha efektif bir şekilde katmanlara ayrılabiliyordu. Aynı zamanda yağlı boya portre çalışmalarında kuruma süresi daha uzun olduğundan sanatçı esnek değişiklikler yapabiliyordu.
16. yüzyılın başlarında, Kuzey Avrupalı sanatçılar profil portreler yerine artık daha gerçekçi derinlikte ve perspektifte portrelere odaklanmaya başladılar.
Bu dönemin en meşhur portre tablo örneklerinden biri de Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa tablosudur.
20. Yüzyıl
20. yüzyıl sanatçıları da portrenin repertuarını yeni yönlerde genişlettiler. Gerçekçi olmayan ve hatta son derece parlak ten rengi tonları veya detayları görmezden gelen ve sadece renklerin yan yana dizilimlerine odaklanan basit formlar da tercih edilmeye başlandı. Bu dönemin en ilham verici sanatçıları arasında Frida Kahlo, Salvador Dali ve tabii ki Pablo Picasso yer alır.
Portre tablo geleneğine 1930-2000 yılları arasında en çok katkıyı Rus sanatçılar yaptı. 1930-1950 yılları arasında Avrupa (Rusya hariç) ve Amerika’da daha çok soyut temalara odaklanma sebebiyle portre çalışmalarında bir gerileme olmuştu.
1960’lar ve 1970’lerde ise portre tablo çalışmalarının dirilişi söz konusuydu. Lucian Freud ve Francis Bacon gibi pek çok sanatçı güçlü portreler ortaya koydular.
Bu dönemin basit tarzına uygun ve insanların duygularının portrelerde tasvirine dair en güzel örneklerden biri Pablo Picasso’nun Gertrude Stein için yaptığı portredir. Picasso, donuk renklerin bir araya geldiği bu tabloda, fiziksel benzerliğe ve detaylara yatkın anlayışa ters şekilde karşısındakini yüzeysel, ağır bir figür olarak resmeder. Bu figür, içi boş bakışlarıyla gözlemciyi uzunca izler.
Picasso, Stein’ın portresini böyle ilkel bir tarzla çizmekle, kadını fiziksel benzeriyle değil, direkt ruh haliyle yansıttığını vurgular. Stein’ın tablo hakkındaki sözleri de bu perspektifi doğrular. Picasso hakkında yazdığı kitabında şunu söyler:
Portremden hâlâ memnunum, bana göre oradaki benim, ve bu tablo benin, yani gerçek benin tek reprodüksiyonu.
Picasso’ya bir keresinde Stein’ın portredekine hiç benzemediğine dair bir eleştiri geldiğinde ise şöyle yanıtlamıştır:
Benzeyecek.
Portreler, bugün de estetik hazzın ve duyguların tasvirinin buluştuğu önemli bir sanat türü olarak yaşatılmaya devam etmektedir.
İşte böyle. Bu yazımızda portrenin antik çağlardan günümüze varan tarihine ve değişken özelliklerine bir bakış attık. Umuyorum bilgilendirici ve keyifli bir okuma olmuştur.
Bir yanıt yazın