Tam adı Michelangelo Merisi da Caravaggio. 30 Eylül 1571’de İtalya’nın, Milano kentinde doğdu.
Hırçın ve kuşkulu mizacı yüzünden, kısa hayatı, kavuşturmalar, dövüş ve kavgalarla geçti.
Roma’nın en tehlikeli adamlarından biriydi.
Barok resim sanatının doğuşu Michelangelo Merisi da Caravaggio ile başlar.
Şekli Bozuk İnci
Barok (baroque) kelimesinin eğri büğrü, bozuk şekilli inci tanesi anlamına gelen Portekizce barroco sözcüğünden türetildiği düşünülmektedir.
Sanattaki çoğu etiketlemede olduğu gibi çağdaşı olan değil, sonraki dönemlerde yaşayan eleştirmenler tarafından konulmuş bir isimdir.
Yüksek Rönesans’ın ahengi ve tutarlılığıyla doğrudan kontrast oluşturan sanatsal aşırılıklar ve gereğinden fazla ayrıntıların bir eleştirisi olarak ortaya çıkmıştır.
Peki Nedir Barok Sanat?
Bir ressamı anlamak için kendisinden önceki dönemi, toplumdaki siyasi, dini vb. alanlardaki gelişmeleri ve olayları gözardı etmemek gerekmektedir.
16. Yüzyılda, arka planda sürüp gitmekte olan dini çalkantılar karşısında Avrupa sanatı bir kez daha değişti.
Barok sanat, geniş bir üslup yelpazesini içinde barındırırken, duygu, dinamizm ve dramayı ve ek olarak bilhassa resimde, ışık ve tonları resmetmek için yeni metotları bir araya getirdi.
O dönemde Roma Katolik kilisesi adına sipariş edilen eserlerin anlaşılabilir, açık ve net bir dini içeriğe sahip olması gerekiyordu.
Fakat 17. yüzyıl ilerledikçe, Barok sanatın bilinirliği Katolik kilisesinin ötesine geçerek, kraliyet ailesine oradan da aristokrasiye ulaştı.
Birçok yönden Barok sanat, Roma Katolisizmini desteklemenin bir yolu olmanın yanı sıra, kendisinden önceki Maniyerist üslupçuluklarına bir tepki olarak ortaya çıktı.
Barok sanat, İtalya, Fransa ve İspanya’da görkemli, çarpıcı ve duygusal tepkiler uyandıracak bir şekilde icra edilmeye devam etti.
Sanatçılar sert ışık ve dramatik efektler kullanıyor, güçlü renkler, gölge kontrastları ve derin alan illüzyonları yaratıyorlardı.
Caravaggio’nun Çocukluk Çağı
Caravaggio ilk trajedisini 1575 yılında yaşadı ve belki de hayatını en çok etkileyen şey başına geldi.
Milano’da ailesiyle yaşayan Caravaggio kara veba ile tanıştı. Salgın kısa sürede on binlerce can aldı.
Caravaggio bu hastalıktan kurtulmayı başarmıştı ancak büyükbabası, büyükannesi, amcası ve babasını kaybetti.
Annesi ve kardeşleriyle birlikte kurtulmuştu fakat ailesinin büyük kısmı yok olmuştu.
1584 yılında, 13-14 yaşlarındayken Milano’da bulunan Caravaggio, Simone Peterzano’nun öğrencisi oldu.
1592 yılına kadar Milano’da bulunan sanatçının başına kendisin çok sarsan bir olay daha geldi ve 19 yaşında annesini kaybetti.
Bu kötü haberin ardından bir süreliğine köyüne dönüp, kardeşleriyle birlikte ailesinden kalan toprakları sattığı ve ortadan kaybolduğu biliniyor.
Yıl 1595-Roma
Bu yıllarda Caravaggio Roma’da ortaya çıkıyor. Roma’da o dönem kardinaller ve diğer üst rütbeli din adamları her şeye olduğu gibi sanata da yön veriyorlardı.
Çok fazla sanatçı vardı ve hepsi birbiriyle yarış halindeydi. Bir kardinalin gözdesi olabilmek, bir yazılı sözleşme hayaliyle yaşayan ressam, heykeltraş ve mimarlar vardı.
Sokak aralarında rahatça suçların işlendiği, her an ölüm tehlikesi ile karşılaşabileceğiniz Roma’nın tenha bölgeleri çoğu sanatçı gibi Caravaggio’nun da meskeni haline gelmişti.
Caravaggio ucuz ücretler karşılığında, çok uzun saatler çalışıyordu.
Normalde Baccus, güzelliğin ve şarabın tanrısıdır. Baştan çıkarmayı temsil eder. Fakat bu resimde ne güzellikten, ne de zarafetten söz edebiliriz.
Tahminen henüz poz verecek modellere ayıracak parası olmadığı için buradaki yüz Caravaggio’ya aittir.
1593-94 yıllarına tarihlenen bu eser, o dönem için her şeyiyle ilginçtir. Genç ama hasta olan Bacchus’un teni solmuş, dudakları hastalıktan morarmıştır.
O dönemki hastane kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla Caravaggio karıştığı bir kavgada bacağından yara almış ve bu eseri iyileşmek üzere olduğu bir dönemde yapmıştı.
Ölümsüz Bacchus, Caravaggio’nun ellerinde kendisinin ölümlü ve melankolik bir yansımasına dönüşmüştür.
Ümitsiz Ve Korkusuzlar
Eserleri gibi, karanlık bir hayat sürdüren Caravaggio’nun Bravi adında bir gruptan, yani bir çeteden olduğu biliniyor.
Genç delikanlıların kurduğu bu grubun bir sloganı vardı: “Nec Spe Nec Metu!”. Yani “Ümitsiz ve Korkusuzlar” diyordu kendilerine.
Bu gençler kilisenin kurallarına karşı geliyor, geceleri sokağa çıkma yasaklarına aldırmadan sokaklarda boy gösteriyorlardı.
Belki de Caravaggio sokaklardan öğrendiklerini sanatına da yansıtıp tüm kuralları ihlal etti ve vakit geçirdiği sokak figürlerini resmetmeyi seçti.
Günlük hayattan sahneler sergilediği resimlerinde, barları genelevleri ve kumar oynanan yerleri gözlemleyen ve oralarda yaşayan Caravaggio, bu mekânlardan sahneleri sanatına taşıdı.
Üstteki “Hilekarlar” adlı yapıtından çok etkilenen Kardinal Del Monte sayesinde sarayın kapıları Caravaggio için açıldı, artık sokaklarda değil, sanatçıların olduğu bir yerde yaşayacak ve daha iyi yaşam şartlarına sahip olacaktı.
Müziğe çok meraklı olan Del Monte’nin sarayında, sık sık müzisyenler vakit geçiren Caravaggio’nun aşağıdaki “Müzisyenler” eserini yapması artık kaçınılmazdı.
Şiddet Yaşantısı ve Tutuklanmalar
Her ne kadar artık sarayda yaşasa da alıştığı sokaklardan kopamıyordu Caravaggio. Bu eserleri yaptığı dönemlerde sokaklarda rahatlıkla kavga çıkarıyor.
Yasak olmasına rağmen kılıç taşıyor ve yakalandığı zaman Del Monte’nin kendisine kılıç taşımasına izin verdiğini söylüyordu.
Ancak bu onu kurtarmıyor ve kısa süreli hapis yatmasına engel olamıyordu.
O dönem Contrelli Şapeli’ndeki eserleriyle elde ettiği ün beraberinde yeni siparişleri de getirmişti. Sokaklarda berbat bir nama sahip olsa da, artık vazgeçilmez bir ressam olmuştu.
Elveda Roma
Sorun çıkarmaya her daim hazır olan ressam, bir keresinde noterlik yapan Mariano Pasquolini’yi ağır yaralamıştı. Bu olaydan sonra Caravaggio bir süre ortadan kayboldu.
Bu süreçte ev sahibesi, kirayı ödemediği gerekçesiyle Caravaggio’dan şikayetçi oldu. Eşyalarının haczedilmesine karar verildi.
Caravaggio altı ay kadar sonra evine döndüğünde eşyalarının haciz edildiğini öğrenir ve buna çok sinirlenir. Dul kadının evinin pencerelerini taşlar.
Zaten saldırgan olan ressam iyice zapt edilemez hale gelmişti. Ağır yaraladığı noter ölmüştü, görgü tanıkları Caravaggio’yu işaret etse de yeterli kanıt yoktu.
İşte tam da böyle bir zamanda Caravaggio’nun Roma’ya veda etmesine sebep olan olay gerçekleşmişti.
Uzun süredir kavgalı olduğu Tomassino kardeşlerin en büyüğü ve elebaşı Ranuccio ile birbirlerine her an saldırmaya hazırdılar. Ezeli düşmanlar bir düello için sözleştiler.
28 Mayıs 1605 günü Caravaggio ve çok iyi kılıç kullanmasıyla bilinen Ranuccio bir düelloya tutuştular.
Rakibini yenmesine rağmen, herkesin gözü önünde rakibine öldürücü darbeyi vuran Caravaggio, bununla da yetinmemiş, diğer kardeş Francesso’yu da ağır yaralamıştı.
Artık geri dönüşü olmayan bir yola girmişti. Polisten kaçması gerekiyordu.
Kalabalığın arasına karışıp, bir dostunun evine sığındığı düşünülen Caravaggio, kısa bir süre saklanmasının ardından Roma’dan ayrılarak Napoli’ye doğru yola çıktı.
Napoli Dönemi
Namı kendisinden önce Napoli’ye gelen Caravaggio kısa sürede burada da tablo siparişleri almaya başladı.
Merhametin yedi şekli, İsa’nın kırbaçlanması gibi bir çok eserini burada yaptı. Caravaggio Napoli’de iyi bir hayat sürüyordu, halk böyle bir sanatçıya sahip oldukları için mutluydu.
Fakat Caravaggio’nun aklı Roma’daydı. Günün birinde eline eşsiz bir fırsat geçti. Sonu Malta’ya varacak bir gemi yolculuğu.
Roma’ya dönmek için harika bir fırsat yakalamıştı ve yaklaşık bir sene kaldığı Napoli’den ayrıldı.
Ressam Şövalye
Malta o yıllarda stratejik olarak büyük bir önem taşıyan bir adaydı. Sebebi de St. Jean Şövalyeleri’nin burada olmasıydı.
Onlar Hristiyanlığı savunan özel bir birlikti ve aralarına katılmanın tek şartı kan bağı idi. Kısacası ailenizden birinin bu tarikatın üyelerinden birisi olması gerekiyordu.
Malta Şövalyeleri’nin namı çok büyüktü, fakat bu adanın sadece savunmayla değil, kültür ve sanatıyla da tanınmasına büyük önem veriyorlardı.
Caravaggio 1607 yılında buraya geldiğinde pek çok din adamı ve soylu aileler, yetenekli ressam arayışı içerisindeydi.
Fakat Caravaggio’nun amacı burada tanınan bir ressam olmak değil, Roma’ya geri dönebilmekti. Hem de bir Malta Şövalyesi olarak.
Caravaggio kısa sürede adadaki en önemli isimlerden biriyle tanıştı. Alof de Wignacourt. Kendisi Malta’nın merkezine yapılan bir katedralin dekorasyonu için bir ressam arıyordu.
Caravaggio resim siparişini almıştı bile. Artık ona saray ressamı muamelesi yapılmaya başlanmıştı.
Fakat Wignacourt Caravaggio’nun adını önceden duymuştu ve ressam şu an kendisine muhtaçtı. Fakat oldukça da önemli bir resim yapıyordu.
Wignacourt, bunu karşılıksız bırakmadı ve Roma’ya Caravaggio’nun affedilmesini istediğini belirten bir mektup yazdı.
Fakat Wignacourt mektubunda Caravaggio için af dilememiş, tam tersine şövalye ilan edilmesini istiyordu.
Caravaggio doğuştan asil değildi, şövalye ilan edilmesi için yazılı bir izne ihtiyaç vardı.
Wignacourt mektubunda Caravaggio’nun adını geçirmeden yaşadıklarından bahsetmiş ve Papa V. Paulus’a yazdığı mektup karşılık bulmuştu.
Caravaggio artık bir şövalyeydi. Yeni ünvanıyla aldığı ilk resim siparişi Valetta Katedrali’ne bir resim yapmaktı.
Resmin adı Vaftizçi Yahya’nın başının kesilmesi, yıl ise 1608 idi.
Bu şövalyelerin koruyucusu Vaftizci Yahya idi. Caravaggio katedral için bu eseri resmetti.
Bu eserde yine bir “anı” olabildiğinde görkemli, şiddetli ve dramatik bir şekilde yansıtttığını görüyoruz.
Bu eser Caravaggio’nun ilk büyük eseri olma özelliğini taşıyor. Eser ölçüleri 370cmx520cm büyüklüğünde.
Karanlık Ruh
Bu sorunsuz süreç sadece birkaç ay sürdü. Şövalye olmak zordu.
Çünkü küfür etmek, içki içmek, erkek ve kadın fahişelerle ilişki içinde olmak, kavgaya karışmak Caravaggio’nun kişiliğinin önemli bir parçası haline gelmişti.
Bu tarikatın içinde olmak için ise bunların hepsinden uzak durması gerekiyordu.
Bir gün, içindeki karanlık ruh tekrar sahneye çıktı ve Caravaggio başka bir şövalye’nin evindeyken, diğer iki şövalye ile kavgaya tutuştu.
Şövalyelerden birini ağır yaralamıştı. Kurallara göre şövalyelerin birbirine zarar vermesi kesinlikle yasaktı.
Caravaggio, Malta’nın kaçması neredeyse imkansız olan zindanlarına atılmıştı. Bir ay zindanda kaldı.
Fakat buradan da firar etti. Firar etmesi için daha önceden tanıdığı bir hapishane müdürünün kendisine yardım ettiği düşünülmektedir. Ardından Caravaggio şövalyelikten atılır.
Kaçak
Caravaggio önce Sicilya’ya kaçar. Bir süre burada kalıp resim yapmaya devam eder.
Fakat burada da çok durmaz ve Napoli’ye gider. Amacı bir şekilde Roma’ya geri dönmektir.
Caravaggio’nun Napoli’ye gittiğini 1609 yılına tarihlenmiş bir ilandan anlıyoruz. Bu ilanda Caravaggio’nun öldürüldüğü yazmaktadır.
Ressam Napoli’ye varmasının hemen ardından çok ciddi bir saldırıya uğramış, hatta kendisinin öldüğü dahi düşünülmüştür.
“Cerriglio’nun Meyhanesi” denilen bu mekanın girişinde yapılan saldırıyı kimin neden yaptığına dair bir bilgi yoktur.
Sona Doğru…
Herkes kellesinin peşindeydi ve buna çok yaklaşmışlardı.
Fakat Roma’nın önemli sanat destekçilerinden biri olan Kardinal Borghese de Caravaggio’nun affı için uğraşıyordu.
Ressam bunu duymuş olmalı ki, bir resim yapmaya başladı.
Davut ve Golyat
Caravaggio, Papa’ya hediye etmek için yaptığı bu resimde affını istiyordu. Kendi elleriyle, yine kendi başını tüm Roma’ya sunuyordu.
Bu Caravaggio’nun af dileme şekliydi. Resimdeki iki kişi de Caravaggio’nun ta kendisi. Gençliği ve otuzlu yaşlarındaki suçlu ve katil Caravaggio.
Sonunda 1610 yılının Temmuz ayında yanına Davut ve Golyat’ı da alarak Roma’ya dönmek için bir gemiye biner.
Fakat yoldaki ara duraklardan birinde küçük bir olaya karışır, ve yine hapse düşer. Bu sırada rulo halinde gemide bıraktığı Davut ve Golyat ise çoktan yola çıkmıştı.
Caravaggio gemiyi bir sonraki durağı olan Toskano’da yakalayabilmek umuduyla buraya doğru yol alır fakat çok geçtir.
İşte burada karanlık bir yaşamı olan ressamı, karanlık bir ölüm beklemektedir. Caravaggio gizemli bir şekilde hayatını kaybeder.
18 Temmuz 1610 yılının hastane kayıtlarında Caravaggio’nun öldüğüne dair bilgiler bulunmaktadır.
Fakat ölüm sebebinin ne olduğuna dair kesin bilgiye ulaşılamamıştır.
Bazı sanat tarihçiler Caravaggio’nun düşmanın çok olmasından kaynaklı suikaste uğradığını ileri sürürken, bazı kaynaklar ise o dönemde bulunduğu bölgede yaygın sıtma hastalığına yakalandığını ve bu şekilde öldüğünü ileri sürmektedir.
Caravaggio Roma’ya varabilseydi affedilir miydi? Ya da sakin bir hayat sürer miydi? Bilemeyiz.
Kumar, içki, fahişeler, kavgalar, cinayetler ve bunun yanında din adamları, önemli tüccarlar tarafından el üstünde tutulan bir ressam.
Her şeye rağmen onun ne kadar iyi bir ressam olduğunu anlamak için bu bile yeterli.
Hayatı son derece karanlıktı ve resimlerinde her zaman bunu gösterdi. 100’den fazla eseri olduğu bilinmekte ve bunlar çeşitli müze, özel koleksiyonlarda sergilenmektedir.
Caravaggio ismi, ölümünden sonra ünlenmeye ve Avrupa’da hızla yayılmaya başladı.
Genç yaşta hayatını kaybetmesi ve hikayesinin sona ermesine rağmen Caravaggio, sanat tarihinin ölümsüz ressamlarındandır.
Bir yanıt yazın