Mantığımız en sonunda neler olduğunu idrak ettiği zaman kalbimizdeki yaralar çoktan derinlere gömülmüştür.
Hepimizin ilgi bekleyen ve iyileşmesine izin verilmesi gereken yaraları var.
Herkes acısının derinliğini farklı bir yara bandı kullanarak gizlemeye çalışıyor. Herkes kendi ruhuna dokunabildiği kadar bu acıları yaşama mevsiminde farklılıklar gösteriyor.
Öyle ki duygusal yaraları ve onların bizde bıraktığı etkiyi iyileştirme sürecimiz duygularımızı unutmamız gerektiği anlamına gelmiyor.
Çünkü hayatımızın devam sürecinde iyileşmek bizim adapte sürecimizdeki duyguların hayatımızı kontrol etmeyi bıraktığı noktada meydana geliyor.
Yumruğumuzu sıkıp tüm bizi biz yapan duygularımızı ve onları etrafa sunuş biçimimizi yadsımak ancak bize zarar veriyor.
İyileşmek o kadar derin bir kavram ki belki bunu gerçekleştirmek için en baştaki acımızı bulmamız gerekiyor olabilir.
Kimilerimiz acısını kamufle edecek o kadar etkili bir hayatta kalma yöntemi geliştirir ki, o kadar derine gömer ki acısının başı ve sonu arasındaki köprüyü göremeyebiliriz.
Kimimiz ise bu hayata geliş amacımızda yaralarımızı tanımlayıp onun yüzünü derin derin iki avucumuz içine alarak yaşama cesareti gösterebilmişizdir.
İşte onları bizden birisi yaparak aslında derimizi bir kağıt parçası gibi yırtarak hayatımıza bir şekilde uyarlayarak farkındalık yaratmışızdır buğulu gözlerimizden gördüklerimize.
Aslında olaya bulunduğumuz noktadan git gide uzaklaşan bir bilim kurgu dizisi gibi gezegensel boyutta baktığımızda acılarımız ve bunları iyileştirme sürecimizde bireysel değildir.
Etkilendiklerimiz ve etkilediklerimiz arasındaki o sinerjik aktarım yapan kablolar neticesinde seçimlerimiz vasıtasıyla şekilleniriz.
Küp olup bizi biçim değiştirme sureti ile bir daireye dönüşmeye zorlayan her varoluş sürecinde olduğu gibi bu aslında bir iyileşme değildir.
İyileşme bir süreç gerektirir, sabır, olgunluk, tecrübe belki de gözyaşı…
Yazımı sevdiğim bir şarkıdan küçük bir alıntı ile sonlandırmak isterim belki iyileşmeyi bekleyen bir ruha sarılırım 🙂 To keep us from our sleep
(Bizi uykudan uzak tutmak için)
And as the full star tries his best to make the white pearl shine
(Ve bütün yıldız beyaz incinin parlaması için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır)
Bir yanıt yazın