Bu yazımızda sizlere Çağdaş Türk Sanatı’nın oldukça önemli bir ismi olan Burhan Doğançay‘ın hayatından ve sanatından bahsedeceğiz.
Oldukça ilgimizi çeken ve ilham verici bir hikayesi olduğunu düşündüğümüz, sanatın alışılmadık bir formda karşımıza çıktığı Burhan Doğançay imzalı “Stonewall“ adlı eserin hikayesini sizler için anlattık. Keyifli okumalar!
Burhan Doğançay Kimdir?
Burhan Cahit Doğançay, 11 Eylül 1929 ve 16 Ocak 2013 yılları arasında yaşamış ünlü Türk ressam ve fotoğrafçıdır. İstanbul doğumlu Doğançay, babasının da ressam olmasının etkisiyle daha çocukken sanatla oldukça yakın bir bağ kurmuş.
Aslında eğitim hayatına, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde bir hukukçu olarak başlamış ünlü ressam. Daha sonra sanata yönelmenin onun için daha uygun olduğunu düşündüğünden, Fransa’da bulunan Académie de la Grande Chaumière sanat kurslarına başlamış.
Aile geçmişinde sanata büyük bir ilgi olduğunu düşünürsek bunun oldukça doğal bir yönelim olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Aynı zamanda Paris Üniversitesi’nde iktisat alanında doktora yapan Doğançay’ın onu ünlü yapacak tutkusu tam da bu sıralarda başlıyor. Doğançay’ın resim tutkusunun yön değiştirmesi ise gördüğü bir duvar sayesinde olmuş. Duvarda bulunan renkler ve duvarın eski duruşu ona toplumları yani bir bakıma insanları göstermiş, ilham vermiş.
Sanata olan tutkusunun da artmasıyla, aldığı hukuki ve ekonomik eğitimi bir kenara bırakarak onu ünlü edecek ve en değerli Türk ressamlarımızdan biri yapacak sanat serüvenine başlamış.
Fransa’daki eğitim hayatı sona erdiğinde Ankara’ya geri dönen ressamımız, Ankara’da Sanat Sevenler Kulübü’ne katılmış ve kendisi de ressam olan babası Ali Doğançay ile beraber sergiler açmış. 1962’de New York’a giden Doğançay, 1963’te yurtdışındaki ilk sergisini ise Paris ziyaretinde açmıştır.
1969 yılında yurtdışındaki tanınırlığı ve yaptığı sanata olan tutkusu, bağlılığı iyice artmış ve böylece Demirhindi Litografi Atölyesi’nde tam burslu olarak çalışmaya başlamıştır. 10 yıllık çalışma serüveni süresince, 16 taş baskılık bir eser yığını bırakmıştır.
Aynı zamanda fotoğrafçı kişiliğinden bahsettiğimiz Doğançay’ın bu tutkusu 1970’li yıllarda iyice artmış. Sanatı üzerinde oldukça büyük etkileri olan New York duvarlarından aldığı ilham ile “Duvarlar” isimli fotoğraf serisine başlamıştır.
Burhan Doğançay’ın Duvar İlhamı Nereden Geliyor?
Sanatın birçok forma bürünmesine alışkınız. En olağandışı materyaller, malzemeler, nesneler bir bakmışsınız yaratıcı bir zihnin ellerinde bir sanat eseri oluvermiş. Duvar sanatı ise oldukça sıra dışı sayılabilecek bir sanat formu desek yanlış olmaz. Peki Burhan Doğançay ne diyor bu konu hakkında?
“1964’ten beri duvarları çekiyorum ve onlar üzerine çalışıyorum. İnsanoğlu gelmiş bir şey yapmış, hayatının izini bırakmış oraya. Doğa da gelip yağmuruyla, karıyla, rüzgarıyla ve güneşiyle ona müdahalede bulunmuş. Ve ortaya inanılmaz bir insanlık belleği çıkıyor. Dünyada gezmediğim yer neredeyse kalmadı duvarların peşinde. Üç kez tekinsiz sokaklarda duvar ararken soyuldum. Fotoğraf makinelerim gitti. Biri Arjantin’de, diğeri Güney Afrika’da ve Türkiye’de Dolapdere’de. Portekiz’de diktatörlük son bulduğunda 300 dolar borç alıp Lizbon’a gittim hemen. Çünkü o güne kadar dikta altında hiçbir şey yapamamışlar. Ama biliyorum ki ilk önce duvarlara açılacaklar. Hep öyle olur, duvarlar çok önemlidir.”
1975’te bu düşüncesini devasa bir projeye taşıyor Burhan Doğançay. 114 ülkeden topladığı fotoğraflar ile Dünya Duvarları ismini verdiği projesini yaratıyor. 1982’de Paris’te Fısıldayan Duvarlar ismiyle sergilediği fotoğraflar oldukça beğeni topluyor.
“Stonewall” Adlı O Eserin İlham Verici Hikayesi
Aslında birçok meşhur eser vermiş sanatçımızın en bilindik eserlerinden biri Mavi Senfoni olmasına rağmen, sizlere epey ilginç bir hikayeye sahip olduğunu düşündüğümüz Stonewall eserinden bahsedeceğiz. Sanatın ilham kaynağı konusunda sınır tanımazlığını vurgulamak adına oldukça güzel bir eser.
Stonewall, yani Taş Duvar. Adeta bir lastikçi dükkanı ile karşılaşmış gibi hissettiren bu eser 2.7 metreye 5 metre boyutunda. Tablolarını günlük hayattan objelerle oluşturup, objeleri yerleştirdiği fonu ise boyuyor sanatçımız.
Bir nevi iki gerçekliği üst üste bindirerek sanatını yapan Doğançay’ın duvar kolajlarından oluşan bu serisinin adı da zaten “İkili Gerçeklik”.
Stonewall, Doğançay’ın 1995’te yaptığı “Lastik Tamiri” adlı bir eserin devamı aslında. Klasik bir lastikçi dükkanında bulunan nesnelerden, jantlardan, lastiklerden oluşan bu eser; 2008 yılında bir müzayede 1 milyon dolardan etiketlenerek o dönem çağdaş Türk sanatı için bir fiyat rekoru kırıyor.
Yıllar önce verdiği bir röportajda bahsediyor o meşhur eserinden. Şöyle diyor kendisi:
“Yaptığım bütün eserler seridir, ama Lastik Tamiri tek olarak kalmıştı. Kafamda 13 yıldır dolanıp duruyordu”
Ve devam ediyor:
“Geceleyin yatarken, yürüyüş yaparken hep resim yaparım kafamda. Bu benim için bir inat oldu. Bütün yaptığım eserler bir seridir. Duvarlar gibi. Ama bir tek lastikçiler öyle olmadı. Lastikli ilk eserim Lastik Tamiri’ni 1995’te yapmışım. Tek bir taneydi o ve Dolapdereli bir lastikçiden etkilenerek yapmıştım onu. 13 yıl geçmiş aradan ve ben bu süre zarfında kimi görsem, ’ya şöyle bir lastikçi biliyor musun’ diye soruyordum hep. Mesela Avcılar’da gördüm diyor biri; apar topar kalkıp Avcılar’a gidiyorum. Var, ama olmuyor. Bodrum’da da aynı şey. Ama kafaya takmışım ben, sürekli yeni bir eser düşünüyorum. İlla ona uygun lastikçi bulmam lazım.”
O aradığı lastikçiyi bir tanıdığının tavsiyesi sayesinde Milas’taki sanayi sitesinde buluyor. Gezdiği ilk dördü aradığı gibi çıkmayan Doğançay, aklında dönüp duran o lastikçi dükkanını beşinci ziyaretinde buluyor:
“Dükkanın tam karşısında taş bir duvar ve önüne lastikler sıralanmış. Sonra dükkanın içine baktım çok şey anlatıyor. Adam da çok hoşsohbet çıktı. Çok sevdim kendisini de.”
Fotoğraflar çekmiş; eski lastikleri, eski tabelayı, çırak aranıyor yazılarını almış. Birçok kez ziyaret ettiği o dükkanda, yapacağı iş için eskizler çıkartmış. 13 yıl sonra ikinci bir lastikçi tablosu yaratmak düşündüğü kadar da kolay olmamış:
“Karşıdaki duvarla dükkanın içini nasıl bir kompozisyonda birleştirebilirim diye düşündüm. İki lastiği üst üste koymak yeterli değil tabii. Günlerce kafamda bu resimle yatıp kalktım. En güç doğum bu oldu benim için. Kusursuz bir kompozisyon yaratmaya çalıştım. Ve ortaya Stonewall çıktı.”
O lastikçi dükkanı ise Milas’ta 30 yıldır lastikçilik yapan Kemal Ada’ya ait. Türkiye’nin en pahalı çağdaş sanat eserinin dükkanından çıktığını farkında olmayan Kemal Bey soranlara “Çok güzel bir şey…” şeklinde karşılık veriyor.
İşte ünlü Türk ressamlarımızdan Burhan Doğançay ve Stonewall adlı eserin hikayesi. Umarız ki faydalı bir yazı olmuştur.
Online alışveriş keyfini hemen yaşayın!
Bir yanıt yazın